Türk basınının onurlu kalemi, gazeteci-yazar Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde arabasına konan bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Mumcu; Cumhuriyeti, Atatürk Devrimlerini, lâikliği, çağdaşlığı, düşünce ve inanç özgürlüğünü, ülkenin birliğini, bütünlüğünü, aydınlanmayı, tam bağımsızlığı, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savundu. Onurlu bir aydın olarak ülkemizde yaşanan olumsuzlukları araştırdı. Teröre, ayrılıkçı ve dinci terör örgütlerine, çetelere, mafyaya ve yasa dışı oluşumlara karşı hukukçu kimliğiyle ve kalemiyle mücadele etti. Halkımızın doğru bilgilenmesi için korkusuzca yazdı, söyledi. Kendi deyimiyle “Mezar taşı gibi suskunluk simgesi” olmadı. Yine kendi deyimiyle “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi” olmadı. Araştırıp belgelere ulaşmadan konuşmadı, yazmadı. Uğur Mumcu, Yazdığı yazılarda, katıldığı konferanslarda hep terörü lanetledi. Terörün insanlık suçu olduğunu dile getirdi. İnandığı değerler ışığında canını veren Mumcu’yu katledenler, vurdular, parçaladılar ancak, her parçasından onun gibi, onu aşacakların doğacağını unutmadılar. Dürüstlük timsali Uğur Mumcu’nun yeri dolmayacak. Bedenen aramızdan ayrılmış olsa da, fikirleri, savunduğu ve inandığı değerler sonsuza dek var olacaktır. Mumcu’nun laik ve demokratik bir Türkiye için kalemi ile yürüttüğü onurlu mücadele bizlere örnek olmakta, aydınlık bir ülkenin inşası için bizlere ışık tutmaya devam etmektedir. Hayatı boyunca doğru bildiğini yazmaktan korkmayan, Atatürk ilke ve devrimlerinden ve laik Türkiye sevdasından ödün vermeyen, Cumhuriyet sevdalısı cesaretin simgesi Uğur Mumcu’yu aramızdan ayrılışının 24.yıldönümünde sevgi, saygı ve özlemle anıyorum.