Tarih: 03.04.2024 09:03

Ramazan-24

Facebook Twitter Linked-in

Günün Ayeti;
   
‘’ Bu (din), Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık.’’ (En’âm, 6/126)

Günün Hadisi;

‘’ Allah’ın en sevimli kabul ettiği amel, az da olsa devamlı olandır.’’ (Buhârî, “Libâs”, 43)

Günün Duası;

“Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım işlerin şerrinden sana sığınırım.” (Hadis-i Şerif – Müslim, “Zikir”, 65/66)

Bir Soru Bir Cevap

Kimler fıtır sadakası vermekle yükümlüdür ve fıtır sadakası kimlere verilebilir, kimlere verilemez?

Ramazan Bayramına kavuşan, temel ihtiyaçlarının ve bir yıllık borçlarının dışında nisap miktarı (80,18 gr. altın veya bu değerde) mala sahip olan Müslümanlar kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için fıtır sadakası vermekle yükümlüdürler (Kâsânî, Bedâî’, 2/70,72). Ancak fıtır sadakası ile yükümlü olmak için bulunması gereken nisap miktarı malın, “artıcı” özellikte olması ve üzerinden “bir kamerî yıl” geçmiş olması gerekmez. Kişi, kendisinin ve ergenlik çağına ulaşmamış çocuklarının fitresini vermekle yükümlüdür (Kâsânî, Bedâî’, 2/70). Buna karşılık kişinin ana-babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için fitre ödeme zorunluluğu yoktur (Kâsânî, Bedâî’, 2/70,72). Fakat vekâletleri olmadığı hâlde bu kişiler için ödeme yapsa geçerli olur.
Şâfiî mezhebine göre ise fıtır sadakası vermek “farz”dır ve bununla yükümlü olmak için nisap miktarı mala sahip olmak şart değildir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 1/594). Buna göre temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığa sahip zengin-fakir her Müslüman fitre ile yükümlüdür (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 1/594). Ayrıca varlıklı kimsenin Müslüman olan eşi, çocukları, ana-babası ve diğer yakınları için de sadaka-i fıtır vermesi gerekir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 1/595; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, 1/279-280). 
Fıtır sadakası, kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul Müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl ve fürûuna veremez. (Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürûu ise; çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.) Ayrıca eşler de birbirlerine zekât, fitre ve fidye veremez. 
Hanefîler'e göre aşağıda sayılanlara fitre verilmez:
a) Ana, baba, büyük anne ve büyük babalara,
b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,
c) Eşine,
d) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye,
e) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa (Merğinânî, el-Hidâye, 2/223-228).
Şâfiîlere ve İmam Ebû Yûsuf’a göre fitre, Müslüman olmayana da verilemez (Mâverdî, el-Hâvî,3/387; 10/519; Merğinânî, el-Hidâye, 2/223). 
Zikredilenlerin dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir (Zeylaî, Tebyîn, 1/301).

 

KULLUK VE İBADETLERDE DEVAMLILIK

Kulluk ve İbadet kelimeleri birbirinin yerine kullanılan kavramlardır. İbadet ve kulluk sözlükte itâat etmek, kulluk etmek, boyun eğmek, Rab/İlah edinmek, ibadet etmek, ta’zim de bulunmak manalarına gelmektedir. Kulluk ve ibadetten anlaşılan, kişinin rabbini tanıması, ona teslim olması, emir ve sorumluluklarını yerine getirerek yaratıcısı olan Allah’ın rızasını kazanmasıdır.
İçerisinde bulunduğumuz Ramazan ayı ibadet ve kulluğumuzun yıl içerisinde en üstün olduğu bir zaman dilimidir. Ve yıl içindeki ibadetlerimizi alışkanlık haline getirecek bir muallimdir. Mukabele, teravih, cemaat ile camide namaz, oruç, zekât, sadaka gibi ibadetlerin en ulvi duygular ile daha fazla daha özenli ve dikkatli yapıldığı bir aydır. Bu ayda kazanılan ibadet hayatının devamlılığı Müslümanlar açısından elzemdir. Kuran-ı Kerim’de “sana ölüm gelinceye kadar rabbine kulluk et” buyurulmakta, ruhun bedenden ayrılması ile son bulacak hayat yolculuğunun tamamında ibadet edilmesi emredilmektedir. Resullah (sav.) “İşlerin en hayırlısının az da olsa devamlı yapılan olduğunu” zikretmektedir. 
İbadet ve kulluk dinimizde o kadar önemlidir ki Kelime i Şehadet ve Tevhid’de Resul’den bahsederken önce kul olduğu sonra elçi olduğu vurgulanmaktadır. Kur’an’da aynı üslup kullanılmaktadır. “De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuşmayı bekliyorsa dünya ve âhirete yararlı iş yapsın ve rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.” (Kehf 18/110) 
O halde muvahhit mümin açısından kulluk ve ibadet sadece alemlerin rabbine yapılmalı ve bunda tembelliğe gidilmemelidir. Kuran-ı Kerim’de “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım. Şüphe yok ki Rabbiniz benim. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl. (Tâ-Hâ, 20/14)
“Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf 12/40) 
“(Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu hâlde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol.” (Meryem, 19/65)
Bu emirlerin tamamı mümin için ömrünün tamamında, her ayında her gününde geçerlidir. Nasıl ki gündelik hayatımızda hava, su yiyecekler zaruri ve elzem ise hayatın devamlılığı açısından, manevi ve ruhi tekâmül için ibadetler, gıda gibidir. “Şüphesiz ki kalpler ancak Allah’ı anmak ile mutmain olur.” (Ra’d,13/28) İnsanın İbadet alışkanlığının yıl içinde devam etmesi, kişinin manevi hayatını bereketlendirmektedir. Namaz, Oruç, Zekât, Hac, Sadaka, Kurban, Dua gibi ibadetler hak dinimiz İslam’a olan aidiyet duygumuzun tezahürüdür. O halde imanı dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve azalar ile bütünlük olarak algılamalı, gündelik yaşantımızda ibadeti layık-ı vech ile ifa etmeliyiz. Onun için derler ki ömrü Ramazan olanın ahireti bayram olur.
Selâm ve Dua ile.    

Seffeturrahman Türkmen
     Yunusemre Vaizi
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —