Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Ramazan-19

Ramazan-19

MANİSA-GENEL 29.03.2024 11:04:00 1075 0
Ramazan-19


Hazırlayan: Hüseyin ALAGÖZ ( Manisa İl Müftülüğü Din Hizmetleri Uzmanı)

Günün Ayeti;
   
وَلَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُوا فَرِيقًا مِنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالْإِثْمِ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Bile bile, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine rüşvet olarak) vermeyin. (Bakara, 2/188.)

Günün Hadisi;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâb:- Bizim aramızda müflis, parası va malı olmayan kimsedir, dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir” buyurdular. (Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 2)
 

Günün Duası;

“Yâ Rabb! Ben hangi bir mü’mine onu üzecek ve gönlüne ağır gelecek bir söz söylemişsem kıyamet gününde o sözü onun için Sana kurbiyyet eyle; yani o sözden müteessir olduğu kadar onu sana yaklaştır.” (Buhârî, Deavât, 34)

Bir Fetva

Kul Hakkının Önemi Nedir İhlali Durumunda Nasıl Ödenilir?

İslâm’ın üzerinde hassasiyetle durduğu temel kavramlardan birisi hak kavramıdır. İslâm, bütün canlılara ait hakları ayrıntılı bir şekilde tespit ve tarif edip sınırlarını belirledikten sonra her bir hak sahibine hakkının verilmesini emretmiş; hak ihlali anlamına gelecek her türlü davranışı da yasaklamıştır. Bu hakların başında kul hakkı gelmektedir. Nitekim Allah Teâlâ insanoğlunu en güzel biçimde yaratmış ve mükerrem kılmıştır (el-İsrâ 17/70; et-Tîn 95/4). Bundan dolayı İslâm’da ırkı, rengi, cinsiyeti, dili, dini, konumu ne olursa olsun insanların hakları dikkate alınmış ve gözetilmiştir. Resûlullah (s.a.s.) veda hutbesinde; “Ey insanlar! Sizin canlarınız, mallarınız ırz ve namuslarınız, Rabbinize kavuşuncaya kadar dokunulmazdır.” (Buharî, Hac, 132 [1739, 1741]) buyurmuş; kul haklarını ihlal eden kişinin ahirette hüsrana uğrayacağını haber vermiştir (bkz. Müslim, Birr, 59 [2581]). Dolayısıyla İslâm’da kul haklarına riâyet, İslâm’ı anlama ve özümseme göstergelerinden olup dünya ve ahiret saadetine ulaştıran temel vesilelerden birisidir.
Kul hakkı ihlali durumunda; haksızlığın gecikmeden giderilmesi, hak sahibi ile helalleşilmesi ve bu günahtan tövbe istiğfar edilmesi gerekir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Kim din kardeşinin şeref, onur ve haysiyetine veya malına yönelik bir haksızlık yapmışsa altın ve gümüşün fayda vermeyeceği kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. Aksi takdirde yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınarak hak sahibine verilir. Şâyet sevabı yoksa hakkına girdiği kişinin günahlarından alınarak kendisine yüklenir” (Buhârî, Mezâlim, 10 [2449]).
Mallarla ilgili kul hakkı ihlali durumunda; mevcutsa söz konusu malın kendisi, yoksa bedeli hak sahibine verilmelidir. Hak sahibinin hayatta olmaması hâlinde ise mirasçılarına teslim edilmelidir. Malın sahibi bilinmiyor veya kendisine ulaşmak mümkün olmuyorsa söz konusu mal veya bedeli hak sahibi adına fakirlere ya da hayır kurumlarına verilmelidir. Ayrıca yapılan bu hatadan dolayı samimi bir şekilde tövbe edip Allah’tan af ve mağfiret dilenmelidir.
Hak ihlali; hakaret etme, küfür, yalan, gıybet, iftira, alay, istihza, rencide etme gibi insanın onur ve haysiyetine yönelikse bu durumda yapılması gereken, ortaya çıkan zarar ve mağduriyeti gidermek ve hak sahibiyle helalleşmektir. Buna imkân bulunmadığı durumlarda ise samimi bir tövbeden sonra hak sahibine hayır dua edilmeli, onun namına hayır hasenat yapılarak bu vebalden kurtulmaya çalışılmalıdır. Bu şekilde bir yol izlemenin manevî içerikli kul haklarına keffaret olabileceği bazı âlimler tarafından dile getirilmiştir (İbn Teymiyye, el-Fetâvâ’l-kübrâ, 1/113).

Kul Hakkı

Batılın zıttı, doğru ve gerçek manasına gelen hak kavramının çoğulu hukuktur. Hakla ilgili en temel ayırım, Allah ve kul hakkı şeklindeki ayırımdır. Kul hakları, kulların yetki ve menfaatlerini ifadelendirirken Allah hakları daha çok kulların yükümlülüklerini ifade eder. Allah hakkı-kul hakkı ayırımı İslam hukukundaki en önemli taksimdir. Başta yaşam hakkı olmak üzere bir insan, doğumundan ölümüne kadar dünya ve içinde cereyan eden her şeyden gerektiği gibi istifade etme hakkına sahiptir. Bu haklar, Allah Teâlâ’nın yaratmış olduğu kullarına bir insan olması nedeniyle vermiş olduğu ilahi lütuf ve ihsanlarıdır. Bu konuda kimsenin bir imtiyazı ve ayrıcalığı yoktur. Allah’ın emir ve yasaklarının hemen hemen dörtte üçü kul hakkı ile ilgili olduğu söylenebilir. 
Hukuku’l-ibâd olarak ifade edilen ve günümüzde "kul hakkı" olarak kullanılan bu tabir geniş bir kavramdır.4 Hak denildiği zaman ilk olarak korunması, gözetilmesi gereken değerler akla gelmelidir. Kulun bedenine ve malına yapılan tecavüzler maddî hak, kalb ve ruhuna verilen zararlar ise mânevi hak olarak değerlendirilmektedir. En büyük kul hakkının insan canına kıymak olduğu söylenebilir. Kul hakları çerçevesinde kamu hakkı, telif hakkı, medya hakkı, özel hayatın gizliliği hakkı, çevre hakkı, şerit ihlali gibi hakları sayabiliriz.
Kul hakkı kavramı, bir değer olarak adalet, sorumluluk, vefa, emek gibi pek çok evrensel değeri kapsamaktadır. Bilhassa adaletin temininde tüm maddî tedbirlerin yetersiz kaldığı durumlarda insan vicdanının devreye girmesinde etkili olduğu gibi, ahlâkî davranışın oluşumunda önemli bir etken olan “âhiret inancıyla” da5 yaptırım açısından önemli bir ilişkiye sahiptir. Zira din, en önemli yaptırımı Allah’a karşı olan sevgi ve saygı biçiminde ortaya koyarak kişinin vicdanında içselleştirmesini hedeflemekte ve inanan insanın iyiliğin Allah’ın emri kötülüğün Allah’ın yasağı olduğunu kabul ederek yani iyiliği “farz” kötülüğü ise “haram” kavramıyla birleştirerek vazife şuuruna ulaşmasını beklemekle birlikte bu süreçte âhiret inancının dinî ahlâkın en önemli müeyyidesi konumunda olduğunu da göz ardı etmez.6  Dolayısıyla ihlâli durumunda eğer bu dünyada gereği yapılmazsa âhirette muhakkak hakkı ihlâl edilen kişinin lehine karşılığının görüleceği bir kavram olarak kul hakkı, yukarıda izah ettiğimiz dinî içeriğin de ortaya çıktığı üzere, kişinin âhiretteki geleceğini de başkalarının rızasına bağlı hale getireceğinden, inanan insan açısından yaptırım gücü hayli yüksek bir değer olarak da karşımıza çıkmaktadır. Ancak “bana kul hakkıyla gelmeyin” sözü, bir ayetmiş gibi Allah Teâlâ’ya isnat edilir. Hâlbuki Kur’an’da böyle bir ayet yoktur. İslâm’ın muhafazasını esas aldığı beş temel değer vardır. İslâm dini, akıl, din, can, ırz ve malın korunmasına büyük ehemmiyet göstermiştir. Hatta kıyas ve diyetle birlikte hadler, İslâm’ın muhafazasını esas aldığı beş temel değerin korunması ilkesinin önemli bir parçasını teşkil eder. Bütün bunların kul hakkıyla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. 
Kul hakkı denildiğinde aklımıza genellikle maddî haklar gelir. Yani birinin malına ya da parasına el koymak, borcunu ödememek, diyet hakkı, birinin maddî olarak kaybına sebep olmak gibi şeyler düşünülür. Oysa haklar maddî ve manevî olmak üzere ikiye ayrılır. Manevî kul hakları en çok ihlal edilen ve pek önemsenmeyen ve helalleşilmesi gereken haklardır. Trafik kurallarına uymamak kul hakkı ihlali midir? Bu çerçevede düşünüldüğünde trafik kurallarının tesbitinde hem sürücülerin, hem yayaların hakları/maslahatları da gözetilmelidir. Örneğin kırmızı ışığın süresi yerine göre 60 sn., yerine göre 30 veya 15 sn.’ye olarak ayarlanabilir. Burada tüm kesimlerin hakları gözetilerek bu iş yapılmalıdır. 
Kısaca diyebiliriz ki, klasik kaynaklarımızda “Hukûkullah” (Allah hakları) ve “Hukûku’l-İbâd” (insan hakları) olarak telakki edilen hususlar, aslında bugünkü dünyamızda “haklar” veya “insan hakları” şeklinde gündeme gelmekte ve önemi git gide artmaktadır. Haklar konusu dinin ve Hz. Peygamber’in alanı içerisinde yer almaktadır. Dini ve Hz. Peygamber’i bunun dışında düşünmek dini bilmemek ve anlamamak demektir. Pek çok problemin, hakların ihlalinden kaynaklandığı da bir gerçektir. Dolayısıyla haklara saygı ve hakların korunması dinî bir gerekliliktir. 
 


MUHTARLARLA BULUŞAN BALABAN: ‘SORUNLARI ORTAK ÇÖZECEĞİZ’

YUNUSEMRE'DE ÇOCUKLARDAN 23 NİSAN'A ÖZEL FUTBOL RESİTALİ

CHP Manisa örgütünden alternatif kortej yürüyüşü

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı büyük bir coşkuyla kutlandı

Maski 2 ton suyu 1 tl. Yaptı

Manisa Gazeteciler Cemiyet’inden ilk kutlama ziyareti Balaban’a oldu

BAŞKAN BALABAN YUNUSEMRE'NİN U16'LARINI AĞIRLADI

Manisalı İrem Öncü'ye Milli Gurur

Anahtar Kelimeler: Ramazan-
  • Cumartesi 25.2 ° / 10.4 ° Güneşli
  • Pazar 22.7 ° / 10.8 ° Güneşli
  • Pazartesi 23.3 ° / 12.5 ° Güneşli

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.