Tarih: 28.03.2024 09:29

Ramazan-18

Facebook Twitter Linked-in

MEKKE’NİN FETHİNDEN GÖNÜLLERİN FETHİNE
Hazırlayan: Yunusemre İlçe Vaizi Gülsüm Nur ATLIOĞLU
Günün Ayeti: “Siz peygambere yardımcı olmasanız da önemli değil. Nitekim inkârcılar onu, iki kişiden biri olarak yurdundan çıkardıklarında Allah ona yardım etmişti: Hani onlar mağaradaydılar; arkadaşına “Tasalanma! Allah bizimle beraberdir” diyordu. Derken Allah ona kendi katından bir güven duygusu indirdi, sizin göremediğiniz askerlerle onu destekledi ve inkârcıların sözünü değersiz hale getirdi. Allah’ın sözü ise en yücedir. Çünkü Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir.” (Tevbe Sûresi, 9/40) 
Günün Hadisi: İbn Abbâs’ın (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Fetihten sonra hicret yoktur ancak cihad ve niyet vardır. Cihada çağrıldığınızda derhâl katılın!” (Buhârî, Cihâd, 1)
Günün Duası: “İbrâhim şöyle dua etmişti: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut!” (İbrahim, 14/35)
Bir Soru-Bir Cevap: 5. Havâic-i asliyye (aslî ihtiyaçlar) nedir?
İslam’da diğer bedenî ve malî yükümlülüklerde olduğu gibi, zekâtta da mükellefin durumu göz önünde bulundurularak, ona makul ve taşınabilir bir sorumluluk yüklenmiştir. Bu nedenle İslam bilginleri, zekât ve sadaka-i fıtır ile yükümlü olmak için, kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olma şartını aramışlardır. Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, barınma, nafaka (yiyecek, giyecek ve sağlık giderleri), ulaşım, eğitim, ev eşyası, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, kitaplar, güvenlik amacıyla kullanılan aletler ve elektrik, su, yakıt, aidat vb. diğer cari giderler ve bu temel ihtiyaçları karşılamak için ayrılan paradır.
MEKKE’NİN FETHİNDEN GÖNÜLLERİN FETHİNE
Hz. Peygamberin doğduğu ve büyüdüğü şehir Mekke’dir. Hz. Peygamber hicreti sırasında Mekke’ye olan sevgisini şu sözlerle dile getirmiştir: “Ne güzel memleketsin, bana ne kadar da sevimlisin. Kavmim beni senden çıkarmış olmasaydı senden başka yerde yaşamak istemezdim.”. İslam davetine Medine’de devam eden Hz. Peygamber, Mekke’nin fethini istiyor ve bunun için çalışmalar yapıyordu. Mekke’nin fethinde can kayıplarını önlemek için yaptığı çalışmaları gizlice yürütüyordu. Nihayet fetih zamanı geldiğinde orduları topladı, Mekke’ye giden yolda bazı kabileler orduya katıldılar. Mekkeliler, İslâm ordusunun yatsı vakti, Mekke’ye bir konaklık mesafede bulunan Merrü’z-Zahrân Vadisi’ne gelip yerleştiği ana kadar olup biten her şeyden habersizdiler. Ta ki Resûlullah’ın emri üzerine her askerin ayrı ayrı ateş yakmasıyla oluşan ihtişamlı manzarayı görünceye kadar. Bu manzara karşısında Ebû Süfyân, Hakîm b. Hızâm ve Büdeyl b. Verkâ’yı da yanına alarak etrafı kolaçan etmek istemişti. Ama Mekke çepeçevre kıskaca alınmış olduğundan, İslâm ordusunun öncü birlikleri tarafından yakalanıp Resûlullah’ın huzuruna getirildiler. Ve gece boyu süren konuşmalardan sonra üçü de Müslüman oldular. 
Efendimiz, “Kim Ebû Süfyân’ın evine sığınırsa güvendedir. Kim evinden dışarı çıkmazsa güvendedir. Kim Mescid-i Harâm’a girerse o da güvendedir.” buyurdu. Bunun üzerine Mekke’ye dönen Ebû Süfyân, Kâbe’de Mekke halkına, “Ey Kureyşliler! İşte Muhammed! Karşı koyamayacağınız güçle geldi.” diye seslenerek kendilerine tanınan güvenceleri aynen bildirdi. 
Zîtuvâ denilen yere gelindiğinde Resûlullah, ashâbına Mekke’ye girmeden önceki son sözlerini söyledi. Özellikle de müşriklerin gruplar hâlinde toplanmış oldukları Mekke’nin aşağı tarafından şehre girecek olan Hâlid b. Velîd’i, “Size karşı herhangi bir saldırı olmadıkça, hiç kimseye kılıç çekmeyiniz.” diye uyardı. Yaralıların, arkasına dönüp kaçanların, esirlerin öldürülmemesini emretti. Hz. Peygamber can kaybını mümkün olduğunca azaltmak niyetindeydi.
Merkezi birliğin başında bulunan Hz. Peygamber, kuzey batıdaki Ezâhir yolunu takip ederek şehre yukarı tarafından girdi. Başında demirden bir miğfer ve siyah bir sarık vardı. Bu hâlde dişi devesinin üzerinde Mekke’ye girerken; büyük bir şükür hissi içerisinde, yüksek sesle Fetih Sûresi’ni okuyordu. Bir yandan da mübarek dudaklarından, “Hayat ancak âhiret hayatıdır.” sözleri dökülüyor ve şöyle dua ediyordu: “Ey Allah’ım! Bizi oradan (Mekke’den) çıkarıncaya kadar canımızı alma!” 
Allah Resûlü, Mekke’ye girdikten sonra öncelikle tevhide vurgu yapıp bütün insanların eşit olduklarını ilan etmişti. Daha çok ahlâkî vurgularda bulunan Hz. Peygamber, faiz, vasiyet, nikâh gibi birçok konulara temas ettikten sonra Mekke halkına dönerek, “Ey Kureyş topluluğu! Şimdi benim, sizin hakkınızda ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” diye sormuş, Kureyşliler de şöyle karşılık vermişlerdi: “Biz senin hayır ve iyilik yapacağını umarak, ‘Hayır yapacaksın!’ deriz. Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun!..” Bunun üzerine Resûlullah şu mânidar sözleri söyledi: “Ben de Hz. Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi, ‘Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah sizi affetsin! Şüphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir.’ (Yûsuf, 12/92) diyorum. Haydi, gidiniz! Artık serbestsiniz.” 
Mekke’nin fethi sonrasında genel bir af ilan edildi. Birçok Mekkeli İslam’ı kabul etti. Hz. Peygamber türlü türlü eziyet görmesi ve sonunda da memleketinden zorla çıkarılmış olmasına rağmen intikam almadı. Hâlid b. Velîd’e karşı koyan küçük gruplar hariç, kimsenin burnu bile kanamadan Mekke fethedildi. Rahmet Peygamberi’nin gösterdiği hoşgörü, aslında bir beldeden ziyade gönüllerin fethini sağladı.

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —