Bugün, 18 Mayıs 2024 Cumartesi

Manisa İl Müftülüğü 2023 Ramazan Sayfası-25

Manisa İl Müftülüğü 2023 Ramazan Sayfası-25

MANİSA-GENEL 16.04.2023 00:00:00 1393 0
Manisa İl Müftülüğü 2023 Ramazan Sayfası-25

 

 

 

 

 

 

 

 

16.04.2023 Pazar  (25 Ramazan 1444 ) Hazırlayan: Sebahattin GÖKSU / İl Vaizi

 

Günün Ayeti: 

 

“Bilesiniz ki göklerin de yerin de hükümranlığı Allah’ındır. Yaşatan O’dur, öldüren O’dur. Allah’tan başka sizin için ne bir dost ne bir yardımcı vardır.” (Tevbe, 9/116)

 

Günün Hadisi:

 

“Kıyamet günü en şiddetli azap görecek kimseler, dünyada insanlara en çok işkence edenlerdir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 24, 48)

 

Günün Duası:   

 

“Allah’ım! Günahlarımı, bilmeden ve haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allah’ım! Ciddi veya şaka olarak yaptığım yanlışları, hataen ve kasten işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter.” (Buhârî, Daavât, 60)

 

Günün Makalesi: 

 

  

İSLAM’DA KABİR ZİYARETİ VE ADABI / Osman DEMİRCİ / Soma İlçe Vaizi

 

Halk şairi, Hakk dostu Yunus Emre der ki;

 

“Ya Rabbena hayr eyle Muhammed’e yar eyle.

Kabrimizi nur eyle kabre vardığım gece.”

 

      

İmtihan için yaratıldığımız şu dünya hayatımızın son durağı, asıl yurdumuz olan ahiret yurdumuzun ilk durağı Kabir. Bu sebepledir ki kabir hayatı ve kabristan ziyareti dinimiz İslam’da ve İslam kültüründe geniş yer tutar. 

     

Müslümanlar olarak kabir hayatına varmadan, dünya hayatımızda Rabbimizin bizlerden istediği amelleri ve kulluk görevlerini yapmak ile mükellefiz. Bunları biz hayatta iken yapmak bizler için çok önemlidir. Bununla beraber vefat eden anne-baba ve akraba-i taallukatımızın vefat ettikten sonra amel defterlerinin kapanmaması için geride Rabbine kulluk yapan nesiller olmayı ve bu sebeple bizi yetiştiren büyüklerimizin bu ibadetlerden hissedar olmasını isteriz. Yine bu istek bizleri, büyüklerimizin kabirlerini ziyaret etmeye, orada Kur’an okumaya ve dua etmeye sevk eder.

           

İslam dinimizin ve Sevgili Peygamberimizin bu konudaki uygulamalarına baktığımızda; iki farklı uygulama karşımıza çıkmaktadır.

        

İslâmiyet’in ilk yıllarında Peygamber Efendimiz, Câhiliye âdetlerinden dolayı kabir ziyaretini kadın-erkek herkese yasaklamıştı. Bu yasaklamadan maksat, yanakları yumruklama, elbise yakalarını yırtma ve ağıt yakıp ağlama gibi (Buhârî, “Cenâʾiz”, 19) İslâm’ın vakarı ile bağdaşmayan Câhiliye âdetlerini unutturmak, kabirlere, dolayısıyla içindekilere aşırı saygı besleme ve hatta onlara ibadet etme şeklinde kendini gösteren şirk görüntülerini yok etmekti.

Kabirlerin yanında uygulanan bu Câhiliye âdetlerinin çirkinliği anlaşıldıktan, ziyaret sırasında kötü söz söylemenin günah olduğu öğrenildikten ve İslâmiyet’in getirdiği emirler iyice benimsenip gönüllere yerleştikten sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) âhireti hatırlatacağı için kabirlerin ziyaret edilebileceğini bildirmiştir. (Müsned, III, 38, 63; Müslim, “Cenâʾiz”, 106; Ebû Dâvûd, “Cenâʾiz”, 77-102)

         

Peygamberimizin ve dinimiz İslam’ın bu husustaki görüşleri açıktır. Mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölümün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Kabir ziyaretinde bulunduğumuzda, ahireti hatırlayarak dünyanın geçici olduğunu anlar ve bir gün bu kabir hayatında bizim de bulunacağımızı hatırlarız. Hz. Peygamber (s.a.s.), geceleri Baki’ kabristanına gelir ve “Müminler yurdunun sakinleri, sizlere selam olsun. İnşaallah biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim; Allah’ım, Baki’ kabristanında bulunanları bağışla.” (Müslim, Cenâiz, 102) diye dua ederlerdi. Kabir ziyaretinde bulunan kişinin ölü için dua etmesi ve Kur’an okuyarak sevabını orada bulunanların ruhlarına bağışlaması uygun olur.  Nitekim Resûl-i Ekrem, ilâhî izne nâil olduktan sonra da annesinin kabrini ziyaret edip ağlamış, onun bu hali yanındaki sahâbîleri de ağlatmıştır (Müslim, “Cenâʾiz”, 105; Nesâî, “Cenâʾiz”, 101). 

         

Ancak, İslam’ın ilk yıllarında kabir ziyaretlerinin yasaklanma sebebi olan, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslam’ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen, itikâdî bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Kabrin başında yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak, kabrin parmaklık ve taşlarını öpmek, onlara sarılıp ağlamak İslam ile bağdaşmaz. Türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar olarak görmek; bu zatların duaları kabul ettiğine, ilâhi kudretlerinin olduğuna inanmak doğru olmadığı gibi, bir kısım ihtiyaç ve dilekleri onlara arz etmek, kendilerinden medet ummak, bu ziyaretleri dinî bir vecibe gibi telakki etmek; bez bağlamak, mum yakmak, kurban kesmek, şeker vb. yiyecek maddeleri dağıtarak onlardan yardım dilemek gibi davranışlarda bulunmak da, tevhid dini olan İslam’la bağdaşmaz. Ölen kişilerden medet ummak ve onlardan bazı şeyler beklemek iman açısından tehlikeli bir davranıştır. Ayrıca bu ziyaretlerde diğer milletleri ve başka din mensuplarını taklit etmek de caiz görülmemiştir.

        

İslam dinine uygun bir kabir ziyareti için Müslüman bir kimse kabristana gittiği zaman, hadislerde görüleceği şekilde, abdestli olmaya özen göstererek, önce kabir halkına selâm vermelidir; “Ey müminler topluluğu! Allah'ın selamı üzerinize olsun. İnşallah  biz de yakında size katılacağız.”. Orda bulunanlara dua etmeli ve sonunda kendisinin de onlar gibi olacağını düşünmelidir. Sükuneti muhafaza ederek, gürültü çıkarılmadan, ağıt yakıp feryat edilmeden ziyaret tamamlanmalıdır. Yine ziyaret ettiğimiz kabristanların korunması, temiz tutulması ve bakım yapılması insani olarak bizlerin görevlerindendir. 

Cenabı Hak Kur’an-ı Kerimin de şöyle buyuruyor; Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Ali İmran :185) 

       

,Rabbim bu mübarek Ramazan ayı münasebetiyle bizlere, ölüm bizlere gelmeden hazırlık yapmayı, bu ayda yaptığımız ibadetler, tuttuğumuz oruçlar yüzü suyu hürmetine bağışlananlardan olmayı nasip eylesin.

 

                               

Günün Fetvası: 

 

Teheccüd namazı nasıl kılınır?

 

Teheccüd namazı, yatsı namazını kılıp bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp gece kılınan nafile bir namazdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim geceleyin uyanır, ailesini de uyandırır ve iki rekât namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılır.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 18) Başka bir hadiste de, “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır” (Müslim, Sıyâm, 202; Ebû Dâvûd, Sıyâm, 55) buyrulmuş olması, gece kılınan nafile namazların gündüz kılınanlardan faziletli olduğuna işaret etmektedir. Bunun gibi sözlü teşvikleri yanında fiilen de Hz. Peygamberin (s.a.s.) bu namazı devamlı kılmaya çalışması, teheccüd namazının bizim için sünnet olduğunu göstermektedir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 467-468). Bazı rivayetlerde, Peygamberin (s.a.s.), yatsı namazını kıldıktan sonra vitir namazını kılmadan uyuduğu, gece yarısından sonra uyanıp bir müddet gece namazı kıldıktan sonra vitir namazını ve daha sonra da sabah namazı vakti girince sabah namazını kıldığı belirtilmektedir (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 182).

Teheccüd namazı kılacak kişi, “Niyet ettim Allah rızası için teheccüd namazı kılmaya” şeklinde niyet edebilir. Teheccüd namazının iki-sekiz rekât arasında çiftli sayılarda kılınması tavsiye edilmiştir. Bununla birlikte, dileyen kimse daha fazla da kılabilir. Bu durumda iki rekâtta bir selam vermek daha faziletli olmakla birlikte, dört rekâtta da selam verilebilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 468-469). İki rekâttan fazla kılındığında arada konuşma, yeme içme gibi namaza aykırı davranışlarda bulunulmamışsa, tekrar niyet etmek gerekmez. Dört rekât olarak kılındığında, ikinci rekât sonunda teşehhüd için oturulduğunda “tahiyyat”tan sonra “Allahümme salli” ve “Allahümme barik” okunur. Üçüncü rekât için ayağa kalkıldığında önce “Sübhâneke” okunur, sonra “Eûzü besmele” çekilir ve Fâtiha suresi okunur.

Kıssadan Hisse:

 

Kitap okumak neye yarar?

 

Bir defasında hocama “Kitap okuduktan sonra aklımda bir şey kalmadığını düşünüyorum. Kitap okumak neye yarar?” diye sordum. Bana bir hurma uzattı ve yedikten sonra sordu: “Bu hurma seni büyüttü mü?” Hayır, diyerek karşılık verdim. O ise şöyle devam etti: “Peki, sana faydası olmadığını iddia edebilir misin? O hurma senin vücuduna dağıldı ve her bir zerresi gerekli olan yerlerde depolandı. Okuduğun kitap da öyledir. Sen okuduğunda zihninin en ücra köşelerine bile nüfuz eder. Kimisi kelime dağarcığını zenginleştirir kimisi bilgi ve irfanını artırır. Bazı kitaplar, yazı ve konuşmada üslubuna incelik katar. Bazısı hayata farklı bakmanı sağlar. Bir kısmı öz güvenini pekiştirirken bir kısmı içindeki sevgi ve merhameti uyandırır. Düşünmeni, sorgulamanı tetikleyen de yine okuduğun kitaplardır. Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da bu böyledir. Kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar! O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkânsızdır.”

 

 

 

SÖZLÜK:

 

Riya

 

Beğenilmek, takdir edilmek, övülmek, parmakla gösterilen, görünen, bilinen olmak… İnsan olarak hepimizin kalbinin bir köşesinde bu duygular az ya da çok vardır. Allah Resûlü “Kim duyulsun diye iyilik yaparsa, Allah (onun bu niyetini herkese) duyurur. Kim gösteriş için iyilik yaparsa, Allah da (onun bu riyakârlığını herkese) gösterir.” (Müslim, Zühd, 48) buyurur. İnsanın içini sinsice kemiren riya hastalığına karşı ikaz eder hepimizi. Başkalarını kandırdığını zannederek kimse kendini kandırmasın ister. Zira er ya da geç, riyakârın gerçek niyeti, kalplerde olanı hakkıyla bilen Yüce Allah (Teğabün, 64/4) tarafından ortaya çıkarılacaktır. Riya yaparak kimi kandırıyoruz aslında? Bu soru üzerinde çokça düşünmeliyiz. Ve kalbi sinsice ele geçiren bu illetten korunmak için Sevgili Peygamberimizin şu duasıyla Rabbimize sığınmalıyız: “Allah’ım fakirlikten, küfürden, şirkten, nifaktan ve görsün duysunlar diye yapılan amelden sana sığınırım.” (İbn Hibban, Sahih, III, 300) (Hale Şahin, “Riya: Kimi Kandırıyoruz?”, Hikmetin 40 Kapısı, s. 53-56)

 

HER CÜZDEN 3 MESAJ:  25. CÜZ

 

Yirmi beşinci cüzde öne çıkan üç mesaj :

 

 

1. PEYGAMBERLERİN İNSANLARLA DİYALOĞU

Bu cüzdeki Şura suresinde kitabın toplumları değiştirici misyonu ile ilgili olarak peygamberlerin mücadeleleri ve kavimleriyle olan iletişimleri/diyalogları aktarılmaktadır (Şûrâ, 42/23-26).

 

2. TEVEKKÜL VE DUA

Zuhruf suresinde ise Allah yolundaki bir hayatta/mücadelede Allah’a tevekkül ve dua konusu gündeme getirilmekte (Zuhruf, 43/12-25); dünya hırsına kapılan Hz. İbrahim kavmi, Musa ve İsa peygamberlerin dünyaya aldanan kavimleri ile mücadeleleri anlatılmakta ve Muhammed ümmetine bu konuda dikkatli olmaları gerektiği mesajı verilmektedir (Zuhruf, 43/26-89).

 

3. KIYAMETİN DEHŞETİ

Duhan suresinde ise, Kur’ân’ın mübarek bir gecede indirildiği bildirilmekte (Duhân, 44/1-9), sonra kıyamet konusuna geçilmektedir. Sanki iki gün ve gece arasındaki farka burada dikkat çekilmekte; birisi Kur’ân’ın indiği mübarek gün-gece, diğeri de kıyametin başlangıcı olan dumanlı gün/gece (duhan) ve sonundaki hesap günleri... (Duhân, 44/10-16). Bundan sonra peygamberlere savaş açanlar bağlamında Hz. Musa ve Firavun’un mücadelesi hatırlatılmakta ve safların belirlenmesi gerektiği mesajı verilmektedir (Duhân, 44/17-32). Bunu diriliş ve ahiret ile ilgili ayetler takip etmektedir (Duhân, 44/33-59). Bu cüzde ayrıca Casiye suresi bulunmaktadır. Casiye suresinde vahiy-insan ilişkisi ve vahiy karşısındaki insanların davranış biçimleri anlatılmakta (Câsiye, 45/6-17), sonra vahye itaat etmeleri ve boyun eğmeleri istenmektedir. Dünyada Allah’a itaat etmeyenlerin; kıyamet ve ahiret günü korkudan diz çöküp boyun eğecekleri (Casiye) ve Allah’a hesap verecekleri hatırlatılmaktadır (Câsiye, 45/28-29). Dünyada itaat edenlerin ise ahirette güzel bir şekilde cennete girecekleri bildirilmektedir (Câsiye, 45/30). Sure “Göklerde ve yerde bütün azamet/ululuk O’na aittir. Yalnız O, izzet ve hüküm sahibidir” ayeti ile tamamlanmaktadır (Câsiye, 45/37).

 

ÖRNEK ŞAHSİYET:

 


Türk Eğitim Sen Manisa Şubesinden öldürülen okul müdürü İbrahim Oktugan için eylem

BAŞKAN DURBAY ANNELER GÜNÜ KUTLAMALARINA KATILDI

Manisalı Şair Aytekin Karapaça'ya Edebiyat Dalında Bir Ödül'de Kocaeli'den Geldi

MODİFİYE TUTKUNLARI ORTAKÖY’DE BULUŞTU

Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi Kulübü tarafından Adli Vakalar Sempozyumu gerçekleştirildi

MUHTARLARLA BULUŞAN BALABAN: ‘SORUNLARI ORTAK ÇÖZECEĞİZ’

YUNUSEMRE'DE ÇOCUKLARDAN 23 NİSAN'A ÖZEL FUTBOL RESİTALİ

CHP Manisa örgütünden alternatif kortej yürüyüşü

Anahtar Kelimeler: Manisa Müftülüğü Ramazan Sayfası-
  • Cumartesi 32.9 ° / 18.3 ° Güneşli
  • Pazar 31.1 ° / 17.6 ° false
  • Pazartesi 31.9 ° / 17.2 ° Güneşli

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.