Manisa İl Müftülüğü 2022 Ramazan Sayfası-16

0

MANİSA -MEDYA 17.04.2022 00:10:48 3156 0
Manisa İl Müftülüğü 2022 Ramazan Sayfası-16

Manisa İl Müftülüğü 2022 Ramazan Sayfası
Hazırlayan: Sebahattin GÖKSU / İl Vaizi



17.04.2022 Pazar (16 Ramazan 1443)

Günün Ayeti:

İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapan ve rablerine gönül huzuruyla teslim olanlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
(Hûd, 11/23)

Günün Hadisi:

Kim, (din) kardeşinin ırz ve namusunu savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemden korur.
(Tirmizî, 'Birr', 20)

Günün Duası:   

Allah'ım! Her türlü kötü olan şeyden ve günahlardan Sana sığınırım.
(İbn Mâce, 'Tahâret', 9)

Günün Makalesi:

YENİ NESİL HURAFELER / Tuncay Keskin / Kırkağaç Din Hizmetleri Uzmanı
         Hurafe; sözlükte “bunamak” anlamına gelmektedir. Istılahta ise “akla ve gerçeğe aykırı düşen aldatıcı söz” demektir. Hurafe akli ve mantıki tabanı olmayan, gerçek hayatla alakası bulunmayan inanç ve uygulamalar, uğur veya uğursuzluk getirebileceğine inanılan kuvvetler için kullanılır. Genellikle sihir, büyü ve bunların ürünü olan objelerle ilgili inançlara da hurafe denilmektedir. İnsanlık tarihine baktığımızda hangi dönemde olursa olsun hurafelerin, batıl inançların insanların hayatında yer aldığını görüyoruz. İnsanlar; hurafelerle, baş edemedikleri problemlere karşı pratik çözümler bulacaklarına inanıyorlar.
         Günümüzde insanlar  iş bulma arayışı, psikolojik sorunlar, evlenme, aile içi problemler ve geleceği kestirme gibi sebeplerle hurafelere müracaat etmektedirler. Ruhçuluk , astroloji, medyumluk, falcılık, tarot geçmişte yaygın olduğu gibi bugün de varlıklarını kuvvetli bir şekilde devam ettiriyorlar. Ayrıca yapılan her türlü tıbbi müdahaleye rağmen hastalığı geçmeyen bir hastanın cinci, büyücü tabir edilen kişilere gitmesi ya da götürülmesi, nazara uğradığını düşünen kişilerin üzerinde nazar boncuğu takarak kötü gözlerden korunacağına inanması, gelecekten haber alma adına fala bakılması, kısmet açmak için türbelerde, kutsal mekanlarda şeker dağıtılması ve benzeri uygulamalar ülkemizde yaygın olarak görülen batıl inanç ve davranışlar yani hurafeler olarak sayılabilir.
        Postmodern dönem batıl inançların ve hurafelerin  gelişimine ve yayılmasına daha uygun bir zemin hazırladı. Sosyal medya aracılığı ile insandan insana sirayet eden, bulduğu her boşluktan ortaya çıkan yeni nesil hurafelerle karşı karşıyayız.  Sihirli Annem, Acemi Cadı, Selena ve Sırlar Dünyası gibi bazı televizyon dizileri hurafelerin  üretilmesine ve toplumsal yaygınlaşmasına etkili olmuştur.  Bu gibi televizyon dizileriyle kutsal alan  maddi ve sıradan hale getirilmektedir. En yakın zamandan örnek vermek gerekirse bir kişi sosyal medyada, rüyasında bir evliyanın kendisine ‘Kovid-19’a yakalanmamak için sumak yemeyi’ önerdiğini ilan edince, insanların sumağa hücum edişine hep birlikte şahit olduk.  Bu gibi hurafeler insana  psikolojik anlamda anlık rahatlama sağlasa da kalıcı bir çözüm değildir. Sosyal medyada üzerinden fala bakma/baktırma  bilgisayarlara ve akıllı telefonlara indirilen çevrim içi fal siteleri yoğun olarak kullanılmakta. Gün içinde çok fazla karşılaştığımız telefonunuza “Bu mesajı şu kadar kişiye gönderirseniz kazadan beladan kurtulursunuz ya da tersine göndermezseniz bela ve musibete uğrarsınız gibi.” bir ileti geldiğini görüyorsunuz.  İnsanlar bu gibi hurafi telkinlerden doğal olarak etkileniyor. Sosyal medyanın hem hurafe üretmede hem de hurafelerin yaygınlaşmasında  büyük rolü vardır.
        Sonuç olarak bu gibi davranışların İslam’da hiçbir yeri yoktur. İslam dini bu hususta dua, ibadet, tesbihat, sadaka vermek gibi davranışları önerir. İmanı bütün, kendine güveni tam olan insanların, hayatlarında karşılaşacakları, problemler ve belirsizlikleri hurafelerle değil sabır, metanet, inanç, tevekkül gibi İslam’ın ruhunda mevcut olan güzel hasletlerle belli bir zaman dilimine yayılarak giderilebilir.    
Günün Fetvası:   

Televizyon, radyo veya başka bir cihazdan mukabele dinlemekle hatim yapılmış olur mu?

Hatim, Kur’an’ın başından sonuna kadar Arapça olarak okunarak bitirilmesidir. Televizyon veya cd’den okunan bir mukabeleyi takip etmek veya dinlemek sevaptır. Ancak bu durumda kişi okunan mukabeleyi sadece dinlemekle yetinirse hatim dinleme sevabı alır. Hatim yapmış olmak için Kur’an’ın bizzat tilavet edilmesi/okunması gerekir.


Esma-ü’l-Hüsna:

Kebîr: Sözlükte “büyük ve cüsseli, ulu ve yüce olmak” mânasındaki kiber masdarından türemiş bir sıfat olup “büyük ve gövdeli, ulu ve yüce” demektir. Kebîr, esmâ-i hüsnâdan biri olarak “zâtının ve sıfatlarının mahiyeti bilinemeyecek kadar ulu” şeklinde tanımlanır.

Hafîz: Korumak, görüp gözetmek, ihmalkâr ve gafil davranmayıp dikkatli ve basîretli bulunmak; anlayıp bellemek, ezberlemek” anlamlarındaki hıfz kökünden sıfat olup “koruyan, hiçbir şeyin kaybolmaması ve ihmal edilmemesi için gerekli tedbirleri alan” demektir. Aynı mânadaki hâfız kelimesine nisbetle mübalağa ve süreklilik ifade eder. Hafîz, Allah’ın isimlerinden biri olarak “kâinatta zerre kadar bir şey bile gözetiminden uzak olmayan ve tabiatı dengede tutan” anlamına gelir.

Muğîs: Zorda ve darda kalanların yardımına koşan, darda bırakmayan. Üzüntü ve sıkıntıyı gideren, üzüntüyü yok eden.
Cenab-ı Hak Muğis’tir. O, üzüntü ve keder halinde dua eden kimsenin çağrısına karşılık ona yardım etmeye koşar. Dua eden kimseye muhakkak yardım eder; sıkıntılarını giderir ve onu kederden kurtarır.

Ramazan Sözlüğü:

Temlik:

Arapça “malik olmak” anlamındaki “meleke” fiilinin “tef‘îl” babından gelen mastarı olan temlik, sözlükte “mülk olarak vermek” demektir.7 Istılah manası ise “zekâtın fakire bizzat veya vekâlet suretiyle teslim edilmesi” anlamına gelmektedir. Temlik neticesinde mal ilk sahibinin elinden çıkıp başkasının mülkiyetine geçmekte ve tasarruf hakkı bu ikinci malikin olmaktadır.8 Zekâtın rüknü, nisaba ulaşan maldan zekât miktarını çıkarıp ilgili sarf yerine teslim etmektir. Burada söz konusu sarf yerine yapılan teslimat, bir anlamda malın Allah Teâlâ’ya teslim edilmesidir. Zira malikin elinden çıkmış olan mal, fakirin mülkiyetine Allah Teâlâ tarafından girdirilmiş olur. Dolayısıyla da mal sahibi, Allah adına O'na niyabeten malı teslim etmiş demektir. Nitekim ayette şöyle buyurulmuştur: “Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu bilmiyorlar mı? Evet, tövbeleri kabul eden, çok merhametli olan Allah'tır.” Tevbe, 9/104.
Bu anlamı teyit etmek üzere bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulmuştur: “Sadaka fakirin eline geçmeden Allah'ın eline geçer .”Taberi, Mu’cemu’l-Kebîr, (Hadis No:8571)



 

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.