Manisa İl Müftülüğü 2022 Ramazan Sayfası Hazırlayan: Sebahattin GÖKSU / İl Vaizi
14.04.2022 Perşembe (13 Ramazan 1443) Günün Ayeti: “Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor.” (Nahl,16/90) Günün Hadisi: “Allah’ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her an sana ihlasla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!” (Ebu Davud, Vitr, 25) Günün Duası: “Allah’ım! Senden dünya ve ahirette afiyet dilerim. Allah’ım! Senden dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve afiyet dilerim. Allah’ım! Ayıbımı gizle.” (Ebû. Davud, Edeb, 100-101) Günün Makalesi:
AİLEDE DOĞRULUK VE DOĞRULUK EĞİTİMİ / Ali ALTINDAĞ / Salihli İlçe Vaizi Doğruluk ve dürüstlük İslam ahlak anlayışında İmandan sonra gelen en önemli erdemdir. Doğruluk, kâmil bir imanın, salih amelin ve güzel ahlakın en temel ilkesidir. Dosdoğru olmak ilahi bir emirdir. İnsanın hayatı boyunca yapması ve uyması istenen yaşam tarzıdır. Toplum ailelerden oluşur ve Toplumun temeli ailedir. Aile ne kadar sağlıklı olursa toplumda o kadar sağlıklı olur. Aile bozulduğu anda toplum da bozulur. Onun için önce ailede doğruluk sağlanmalı. Dalga dalga topluma yayılmalı. Bazı şeyler sözle değil, davranışlar ve beden dili ile öğretilir veya öğrenilir. Çocuklar belirli yaşlarda anne ve babaların yaptıklarını doğru olarak görürler ve anne ve babanın olaylar, ortam ve kişiler karşısındaki söz ve davranışlarını kendilerine model alırlar. Anne ve babalar çocuklarının yanında söyleyeceği her söze, yapacağı her davranışa ve her harekete dikkat etmelidir. Ailede bir şeye ne kadar değer verilirse çocukta hayatında o şeye o kadar değer verir. Ailede edindiğimiz davranış ve alışkanlıklar hayat boyu devam eder. Eş ve aile fertlerine karşı dürüst ve samimi olmak aile saadetinin en önemli ilkelerindendir. Eşler, davranışlarında ve yaşamında doğruluğu kendine ilke edinirse toplumda güvenilir insan olarak kabul görür. Toplumda güvenilir insan olarak bilinen kişilerin sözlerine değer verilir, kendilerine saygı gösterilir. Zor durumlarda hakemliklerine müracaat edilir. Eşlerin tutarsız davranışları; yalan söylediğinin açığa çıkması, verdiği sözden dönmesi, emanete hıyanet etmesi, menfaatini ön plana alması, çıkar odaklı ilişki kurması güvenilirliğini azaltır. Güvenilirlik, konuşulan söze göre değil, kişinin davranışlara göre kazanılır. Özellikle çocuklara ' şunu yaparsan sana şunu vereceğim...' türünden sözler verip de, verilen sözlerin yapılmaması yalan söz olarak kabul edilmiş ve yapılması uygun görülmemiştir. Anne ve baba çocuğuna doğru sözlü olmanın önemini ve yalanın kötülüğünü davranışları ile örnek olarak öğretmelidir. İnsan şaka da olsa yalan söylememeli, Verilen sözde durma, sözünden caymama, yalan söylememe, insanları kandırmama doğruluğun gereğidir. Mesela; Evde çalan telefonu çocuk açar. Telefondaki kişi baba ile görüşmek istediğini söyler. Baba, “ falan ise evde yok de… “ der. Çocuk babasının evde olmadığını söylemek zorunda kalır. Bu baba çocuğuna, yalan söylemenin kötü olduğunu ne kadar anlatırsa anlatsın başarılı olamaz. Çocuk kendi kendine, “babam evde olduğu halde benden yalan söylememi istiyorsa, gerektiğinde yalan söylenebilir… “ düşüncesine sahip olacaktır. Evde, anne - baba bir kişinin arkasından onun hakkında kötü sözler söyler. Onun kötülüklerinden bahseder, hakkında kötü sözler söylediği kişi ile karşılaştıklarında ona iltifat ve övgüler ederse; buna şahit olan çocuk ikiyüzlü insan olmanın normal olduğunu düşünür. Doğru insan ailesine sadakatle bağlı olur. Onları aldatmaz, onları üzecek tavır ve davranışlarda bulunmaz. Onlara iyiyi doğruyu ve güzeli tavsiye der, kendisi doğru olanı yapar. Aile yaşantısında doğruluğu benimsemeyenler sonunda sıkıntıya düşerler. Eve geç gelen koca, eşine doğru söylemez nerde olduğunu saklar ise, kadın evinde olanlar için kocasına doğru bilgi vermezse böyle bir hayat yavaş yavaş eşlerin birbirinden uzaklaşmalarına sebep olacaktır. Allah’a ve Hz. Peygamber’e inanan mümin, güvenilen insan demektir. Dolayısıyla bu güveni sarsacak her türlü söz ve davranıştan kaçınmak gerekir. Aile fertlerinin birbirlerine karşı güveni kaybetmesi yersiz kıskançlıklara ve aile huzurunun bozulmasına sebep olur. Allah’a emanet olunuz. Hayırlı Ramazanlar.
Günün Fetvası: Evlenmenin dinî hükmü nedir? Kur’an-ı Kerim’de bir âyette, “Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin.” (Nûr, 24/32), bir başka ayette de, “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21) buyurulmaktadır.
Yine Hz. Peygamber (s.a.s.) birçok hadislerinde müslümanları evlenmeye teşvik ederek; “Evlenin, çoğalın! Çünkü ben (kıyâmet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim!” (Abdurrezzâk, el-Musannef, VI, 173; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 131); “Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin.” (Buhârî, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1); “Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi uygulamayan benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (İbn Mâce, Nikâh, 1) buyurmaktadır.
Nikâh bir yönüyle medeni bir sözleşme, bir yönüyle de ibadet sayılmaktadır. Bir kimsenin cinsel isteklerinin baskın olması nedeniyle günaha girme ihtimali yüksek ise, o kimsenin evlenmesi vaciptir. Günaha girmesi söz konusu olmayan kimselerin maddi durumu müsait olduğu takdirde evlenmesi sünnettir. Yaşlı veya cinsel gücü zayıf olanların evlenmesi mubah ise de, evlenmemesi daha iyidir (İbn Kudâme, el-Muğnî, IX, 343). Bir kimsenin, evleneceği kadına zulmetmesinden korkması halinde evlenmesi mekruhtur (Mevsılî, el-İhtiyâr, III, 38).
Esma-ü’l-Hüsna: Hakem: Hakem; hükmeden, hakkı yerine getiren; hüküm yetkisi kendisine ait olan; son hükmü verecek olan demektir. Allah Teâlâ, hâkimdir. Her şeyin hükmünü O verir. Verdiği hükmü tamamiyle yerine getirir. O’nun hükmünü engelleyecek, bozacak, değiştirecek, geri bıraktıracak hiç kimse yoktur. Kıyâmet gününde Allah Teâlâ hükmünü verecek, adâlet tam olarak gerçekleşecek ve herkes hak ettiğinin karşılığını tam olarak alacaktır. Hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacaktır. Adl: Mutlak adâlet sahibi, çok adâletli, asla zulmetmeyen; her şeyi yerli yerine koyan demektir. Adl, Allah’ın isimlerinden biri olarak kullanıldığında mübalağa ifade eden bir sıfat olup “çok âdil, asla zulmetmeyen, hakkaniyetle hükmeden, haktan başkasını söylemeyen ve yapmayan” anlamına gelir. Latîf : Allah’ın isimlerinden biri olarak fiillerini rıfk ile gerçekleştiren, kullarına iyilik ve merhamet eden, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan, zâtı duyularla algılanamayan, en gizli ve ince hususları dahi bilen” anlamlarına gelir. Ramazan Sözlüğü: Havâic-i Asliyye: Havâic sözlükte “bir şeye ihtiyaç duyma ve kendisine ihtiyaç duyulan şey” anlamlarına gelen hâcet kelimesinin çoğuludur. Hâcet zorluk ve sıkıntının giderilmesi, huzur ve refahın temini için insanın ihtiyaç duyduğu şeyleri ifade eder. Sözlükte “temel ihtiyaçlar” anlamına gelen havâic-i asliyye, İslâm hukuku terimi olarak zekâta tâbi olmayan temel ihtiyaç mallarını ifade eder. Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, barınma, nafaka (yiyecek, giyecek ve sağlık giderleri), ulaşım, eğitim, ev eşyası, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, kitaplar, güvenlik amacıyla kullanılan aletler ve elektrik, su, yakıt, aidat vb. diğer cari giderler ve bu temel ihtiyaçları karşılamak için ayrılan paradır. (Mevsıli, el-İhtiyar, I, 332-333; İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, III, 178).
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.
Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.