Manisa İl Müftülüğü 2022 Ramazan Sayfası-11

0

MANİSA -MEDYA 12.04.2022 09:28:13 1789 0
Manisa İl Müftülüğü 2022 Ramazan Sayfası-11






12.04.2022 Salı (11 Ramazan 1443)

Günün Ayeti:

Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. (Hucurat, 49/10.)

Günün Hadisi:

“Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya da sussun! Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna eziyet etmesin! Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram etsin!” (Buhari, Rikak, 23.)

Günün Duası:  

'Allah'ım! Bizleri Ramazan-ı şerifin gönül sofrasından en güzel şekilde istifade edenlerden eyle. Bizlere dünyada ve ahirette iyilik ihsan eyle!..'

Günün Makalesi:

KOMŞUSU AÇKEN TOK OLMAMAK / Mustafa AKBULUT/  Köprübaşı İlçe Vaizi


Yüce dinimiz İslam’ın asla eskimeyen ilkelerinden biridir yukarıdaki başlık. Hz.Abbas (RA)’den rivayet edildiğine göre peygamberimiz şöyle buyurmuştur; ”yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mümin değildir.
Yukarıdaki hadisi şerif evvela bizlere bu sihirli sözün kaynağının ne kadar hak, doğru ve uyulmaya layık bir peygamber olduğunu ortaya koyar; zira eğitimli, eğitimsiz, köylü, şehirli, büyük, küçük istisnasız her kesimin rahatlıkla anlayabileceği derin ve zengin ama bir o kadar da kolay anlaşılabilir manalar içeriyor. Hemen aklıma gelenler ise, yardımlaşma, komşuluk hakkı, şükretme, merhamet... Dilimize yerleşmiş bir söz vardır ya “Herkes kapısının önünü süpürürse sokak tertemiz olur” diye. İşte bunun gibi bırakın uzakları her birimizin gözleri önünde açlık diz boyu olmuşken ilacını söyleyiveriyor Hz.Muhammed (SAV). Elbette sonsuz kudret sahibi, onu bize rahmet olarak gönderen Allah(CC)’den alıyor bu öğretiyi. Rabbimiz Nisa Suresi ayet 36’da şöyle buyuruyor “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara( köle, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez” (Diyanet Vakfı Meali)
Görüldüğü gibi sadece bir hadisi ve bir ayeti okumak, tekrar okumak her şeyi anlatmaya yeter. “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az” derler ya.  Bu sözün sahibi Allah Resulünün,  bir ayetini bahsettiğim kitabımız Kur’an’ın indiği bu Ramazan ayında uzak yakın komşulara, muhtaçlara, dostlara yardım elini uzatmak sevabımızın katlanmasına vesile olacaktır. Bir nebze de olsa kanayan sosyal yaraya ilaç gibi gelecektir. Bir müminin bir başkasına yardım elini uzatması için o kimsenin insan ve yardıma muhtaç olması yeterlidir. Dinine, ırkına, mezhebine ve uzak-yakın olmasına bakılmaz. Mazlum olmak bize göre yeterlidir.
Bu vesile ile herkesin Ramazan-ı Şerifi’ ni gönülden tebrik eder, Allah’ tan rahmet, hidayet ve kalbi selim niyaz ederim.

Günün Fetvası:  

Zekât kimlere farzdır? Geçerli olmasının şartları nelerdir?
Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır.
Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî’, II, 4-5) bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir. Artıcı olmaktan kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.
Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kameri yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 73-74). Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir. (Kâsânî, Bedâî’, II, 15).
Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez (Kâsânî, Bedâî’, II, 40; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 88). Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır (Kâsânî, Bedâî’, II, 39). Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibâha denilen yollarla fakire zekât verilmiş olmaz.



Esma-ü’l-Hüsna:

Muizz:
Sözlükte “dengi ve benzeri bulunamayacak derecede değerli ve şerefli, güçlü ve yenilmez olmak” mânasında masdar ve “güç, şiddet, yenilmezlik” anlamında isim olarak kullanılan izz (izzet) kökünün “if‘âl” kalıbından türemiş bir sıfat olan muiz (muizz) “aziz kılan” demektir. Allah’a nisbet edildiğinde “dilediği kimseyi yücelten, güçlü ve değerli kılan” mânasına gelir (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “ʿazz” md.; Lisânü’l-ʿArab, “ʿazz” md.; Fîrûzâbâdî, el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ, “ʿazz” md.)

Müzill:
 Zillete düşüren, hor ve hakir kılan, rezil ve perişan eden, alçaltan demektir. Gönülleri dünya hırsı ile yanıp tutuşan kişiler, Allah’ın zelil kıldıklarıdır. Bunların şiarı dünya çıkarı için nefsini alçaltmaktır. Bunlar yarın Allah’ın huzuruna yüzleri kararmış olarak çıkacaklardır. “Müzill” ismini, “Muizz” ismi ile beraber değerlendirmelidir.

Ramazan Sözlüğü:

Fecr-i Kâzib:
Bu, doğu ufkunun ortasında yükseklere doğru, iki tarafı karanlık ve uzunlamasına bir hat şeklinde yayılan bir beyazlıktır. Bu beyazlık kısa bir süre sonra kaybolur ve kendisini bir karanlık izler. Bundan sonra ikinci fecir doğar. Bu birinci fecre, sabahın gerçekten girdiğini göstermemesi ve yalancı bir aydınlık olması yüzünden “fecr-i kâzib” adı verilmiştir. Bu fecir gece hükmündedir. Bununla ne yatsı namazı vakti çıkmış ne de sabah namazı vakti girmiş olur. Oruç tutacakların bu süre içinde yiyip içmeleri de caizdir.

KISSADAN HİSSE

SÖZÜNDE DURMANIN ÖNEMİ
Mehmet Akif Ersoy'un çok yakın dostlarından Fatih Gökmen, Mehmet Akif'in söz verme konusundaki duruşunu şöyle anlatır: “Akif, verdiği söze bağlı olmayanlara insan gözüyle bakmazdı.
Aramızda geçen bir olayı anlatayım: Ben Vaniköy’de oturuyordum. Kendisi de Beylerbeyi’nde. Bir gün öğlen yemeğini bende yemeyi, sonra da oturup sohbet etmeyi kararlaştırdık. O gün, öyle yağmurlu, boralı bir hava oldu ki her taraf sele boğuldu. Havanın bu haliyle karadan gelemeyeceğini tabii gördüm. Yakın komşulardan birine gittim. Yağmur, bütün şiddetiyle devam ediyordu.
Eve döndüğümde ne işiteyim, bu arada. Mehmet Akif Bey sırılsıklam bir vaziyette gelmiş. Beni bulamayınca, evdekilerin bütün ısrarlarına rağmen içeri girmemiş. “Selam söyleyin” demiş ve o yağmurlu havada dönmüş gitmiş! Ertesi gün, kendisinden özür dilemek istedim. “Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle, yerine getirilmezse mazur görülebilir.” dedi ve benimle altı ay dargın kaldı.”
Sözün özü: bir Müslüman söz verdiğinde sözünde durur. Sözünde duramayacaksa o sözü vermez.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.